19 Mayıs 2015 Salı

Zombi İskarmoz ve Yaladerma ile Kolyoz Avına Dair

Sanırım her zaman bir tür kaçıştı avlanmak. Evde beyhude harcanan yaz günlerini Huckleberry misali dayanılmaz bulup, Asi nehrinin kenarında topladığım solucanlarla avlanarak geçirdiğim çocukluk çağı belki oldukça uzakta olabilir ama yıllar içinde kazandığım deneyim balık avı konusunda bir ustalıkla alakalı değildi. Balık avının stratejileri, teferruatı, püf noktaları benim için daima anlamsızdı. Temel tekniğin ötesinde hemen her detay, manasızlığını bugün dahi koruyor benim için. Herhangi bir hedef, bir zafer yahut edinim, ‘şansım yaver giderse güzel bir balık yakalarım’ diye ümit etmekten öteye geçemedi… Umursadığım şeyler, yaşanacak mücadele ve başka bir dünyadan gelen o canlıyla göz göze gelmek! Onu kanıma karıştırmak, ruh bütünlüğü sağlamak! Tabi küçükse yahut yenmeyecek –yemeyeceğim- bir balıksa geri salmak!

Asi nehri kıyılarında avlanan çocuk oradan çıkan balıklardan sadece birkaç kez yedi zira su oldukça pis bir muhteviyata sahipti. Zamanla denizde avlanmak için izin koparabileceği yaşa geldi. E haliyle şimdi o çocuğun yerini ben aldım. Yılların değiştirdiği iki şey; kullanılan daha gelişmiş takım taklavat ve şahsen belli bir olgunluğa erişmiş olmam. Unutmadan; tabii ki daha az balık…

Son avdan evvelki gün, akşam suyunda bir miktar kolyoz ve yaladerma yakaladım. Keyifli geçen bu avın videosunu aşağıda paylaştım; iyi seyirler. 

Bu ava başlamadan önce avlağa inmemi sağlayan kayalıkta sol kaval kemiğimin etrafını şişirecek ve sağ ayak parmağımın tırnağını koparacak düşüşü başarıyla gerçekleştirdim. Bu kazaya rağmen ava devam ettim. Acıya tahammülüm oldukça gelişmiş olmalı ki çok sıkıntı çekmedim. Biraz aksayarak yürür duruma düşsem de ertesi gün sabah suyuna kalmaya karar verdim.

Gece dostlarla yenen yemek ve gerçekten keyifli sohbet hayli uzadı. Üç saatlik uykuyla sabaha varmakta olan karanlıkta -bir gün önce düştüğüm- kayalıklardan inerken pek de kendimde değildim. Şimdi düşünüyorum da esaslı bir zombi gibiydim. Daha birkaç zombi stilinde atış yapmamla oltadaki gerilme beni kendime getirdi. Birkaç saniyelik bu aksiyon boşa çıktı. Balık kurtulmuştu. Ben tekrar zombi taifesine katılmıştım ki olta yeniden gerildi. Bu kez güçlü bir mukavemetle karşı karşıya kaldım. Makinenin kalama ayarı oldukça açıktı. Elimi atıp ayarı kısmaya yeltenmeden hızla sardım. Saniyeler akıp giderken balık bana geliyordu. Balığı bulunduğum kayaya yasladığımda kalamayı kıstım ve kamışa yüklenerek yanıma aldım. Evet, bir iskarmoz balığı; yakaladıklarımın en irisi. Canlanmış ve keyfim yerine gelmişti. Hava halen karanlıktı. Bu yüzden yakalama esnasını videoya alamadım. Birkaç fotoğrafını aldığım iskarmoz balığını alıkoyacağım için hemen öldürdüm.

Atışlara devam etsem de av bitmişti benim için. Zira daha fazlasını istemiyor yahut ummuyordum. Yeterliydi. Avlağa birlikte geldiğim insanların huzurunu kaçırmamak için atışlara devam ediyordum. Zira oltayı bırakıp oturmam ‘haydi gidelim’ demek gibi algılanabilirdi. Gerçi bunu umursayacaklarını sanmam ama…

Hava aydınlanmıştı artık. Işığın bir kez daha hayatıma girmesiyle tekrar fotoğraflar aldım. Balığa çıkarken yanımda her zaman poşet vb. yakaladığım balığı muhafaza edecek bir malzeme olurdu. Bu defa hariç! Ne şans ki yanımdaki avcılarda da benzer bir gereç yoktu. Balığı bulunduğum kayadaki çukura, birikmiş suya bırakmıştım. Son fotoğraflardan sonra içi daha çok ve taze deniz suyuyla dolu olan başka bir su birikintisine koydum onu. Bu birikinti yandan gelen dalgayla sürekli yenileniyordu. Tek sorun suyu tahliye edenin sadece dalga olmadığını taşta birde oyuk olduğunu fark etmemiş olmamdı. Balığı buraya yatırmamla ince uzun yapıdaki balık suyun çekimiyle delikten çıkıp gitmişti… Bu anı göremedim fakat başka bir olasılık yoktu. Bu su birikintisinden gözümü sadece birkaç saniye ayırmış ve tekrar baktığımda balık yok olmuştu. Balık canlı da değildi. Tamamen tahliyeye sebep olan akışla sürüklenmişti. Açıkçası beni üzen mevzu balığın ölmüş olmasıydı. Keşke canlıyken elimden kaçsaydı. Onu yakalamış fakat sahip çıkamamıştım. Ava dair sorumluluklar var! Nasıl, neyle, ne zaman, nerede yakalayacağım vb. dertlerin çok ötesinde. Bir balığı alıkoymuşsak ondan kılçığına kadar faydalanmalıyız. Balık avı –avcılık- oyun, spor vs. değil! Evet, bir tutku olabilir balık avı! Fakat tutku dahi olsa sorumluluk gerektirir. Ve ben bunu her zaman teknik zırvalardan önemli buldum. Yine de hata yaptım. Bu beni yine düşündürdü. Önünden sinek geçse bu konudan düşünen biri için pek yeni bir durum sayılmaz gerçi.


Teselli; zombi olarak avlandığım esnada oltaya gelen iskarmoz benden kaptığı virüsle zombiye dönüşmüş ve denize dönmüştür. Denizde tüm balıklara bu virüsü yaymaktadır. Temennim; bundan kelli yakalayacağınız tüm zombi balıklar sizi kıçınızdan ısırsın! Selam ederim. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder