Yalancı yem
ile at-çek yapabileceğim türde bir kamışı Şubat 2010 tarihinde edinmiştim.
Öncesinde bir süre boyunca 1.80 boyunda parçalı bir kamışla idare etmiş, daha
önceki yıllarda ise ağır ve alakasız bir takımın ucuna taktığım yalancı yemle
arada bir denemeler yapmıştım. İlk oltamı on dörtlü yaşlarda harçlığımı biriktirerek aldığımdan bahsetmeliyim. Ama gerçek yeme veda edip sadece ‘at-çek’ ile
avlanmam ayrı bir yazı konusudur.
22 Temmuz 2010 Perşembe
5 Ocak 2010 Salı
Rüzgârın Taşıdığı Ağıt
Kıyıya inen dar bir patika, sonrası eğimli düzensiz bir geçit; yol yok! Uzun bitkiler yönünü şaşırtabilir. Ortadan dağdan gelen bir kaynak suyu, çocuk gibi kirlenerek akıyor. Onu takip edersen kumsala varırsın. Naçizane sihirli bir ekosistem örneği, bütünün parçası... Her yeri türlü canlıyla çevrili bir parça toprak, rüzgâr, ışık, ses ve su…
'Yalancı yemle avlanıyorsan, gün doğmazdan evvel oltayı savurmaya başlamalısın' diye bağırıyordu içimdeki kanun adamı. Henüz yolsuz eğimden kıyıya doğru ezberim üzerine ilerlerken bazı ağaç ve taşların üzerine kırmızı boyayla rakam, ok işaretleri ve harfler dağlandığını gördüm. "Rant" dedim tıslayarak. Kulağım bile tanımadı sesi. Kulağım karşıma geçti şöyle bir baktı bana. Ses yabancı, kulak başka geldi göze... Burası da elden gidiyor olmalı, dedim öze.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)