Sanırım her zaman bir tür kaçıştı avlanmak. Evde beyhude harcanan
yaz günlerini Huckleberry misali dayanılmaz bulup, Asi nehrinin kenarında topladığım
solucanlarla avlanarak geçirdiğim çocukluk çağı belki oldukça uzakta olabilir
ama yıllar içinde kazandığım deneyim balık avı konusunda bir ustalıkla alakalı
değildi. Balık avının stratejileri, teferruatı, püf noktaları benim için daima
anlamsızdı. Temel tekniğin ötesinde hemen her detay, manasızlığını bugün dahi
koruyor benim için. Herhangi bir hedef, bir zafer yahut edinim, ‘şansım yaver
giderse güzel bir balık yakalarım’ diye ümit etmekten öteye geçemedi…
Umursadığım şeyler, yaşanacak mücadele ve başka bir dünyadan gelen o canlıyla
göz göze gelmek! Onu kanıma karıştırmak, ruh bütünlüğü sağlamak! Tabi küçükse
yahut yenmeyecek –yemeyeceğim- bir balıksa geri salmak!
19 Mayıs 2015 Salı
9 Mayıs 2015 Cumartesi
Yemli ve Sırtı
Takip edenler bilir, yemli avı pek tercih etmem. Fakat son at-çek denemelerim tamamen hüsrana dönünce biraz motivasyona ihtiyacım oldu. Yemli ile yakaladığımız balık türü çoğunlukla Kızıldeniz'den kopup gelen yabani mercan yahut kılkuyruk diye anılan bir tür (Nemipterus randalli). Bir miktar kolyoz, birer adet kırlangıç ve çupra. Ve sırtı ile gelen -günün en iyileri- iri iri üç melanur. İyi seyirler...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)